
“Şehirler büyüyünce hikayeler yetim, öksüz, sahipsiz kalıyor nedense” diye yazmış Şeyhmuz Diken, Gazetesi Arif Arslan’ın “Yüzyüze Batman Tarihi” adlı kitabının önsözünde. Sözlü tarih formatında yazılmış kitabı, 35 yıllık Gazeteci Arif Arslan tarafıma imzalı göndermiş.
Bu kitabı iki nedenle ulaştırmış Sayın Arslan. Öğretmenliğe 2000’li yıllarda ilk o kentte başlamıştım.
İkinci gerekçe, kitabı okuyarak düşüncelerimi bir makaleyle kaleme almam yönündeki güçlü beklenti.
Kitabı gece saat 02.24’te bitiriyorum. Elimde öylece bir süre bekliyor. Kentin sokaklarında Gazeteci-Yazarın kitabına konuk ettiklerinin anlatımları eşliğinde geziyorum, yıllar öncesindeki gibi…ve burnuma kan kokusu geliyor. Tam da Batman’ı ölüm ve öldürülmüşlük teslim alırken gitmiştim çünkü. İlk göreve başlama yılları…Gündüzün gecenin kaosuyla harmanlandığı zamanlar.
Yaşları Batman tarihinden daha eski olan bir çok kişiyle yapılmış söyleşilerde sadece Kürtler konuşturulmamış. Anılarla harmanlanan kitapta, Abdullah Öcalan, Mazlum Doğan, kentteki ilk 1 Mayıs Kutlamaları, köyden ilçeye oradan da ile dönüşen Petrol Kenti Batman’ın ilk kaymakamı, belediye başkanı da kaleme alınmış. Rafineriyi tutuşturan ilk Amerikalı Kızılderili, Ezidi ve Ermeni’lerin de anlatılarıyla oluşturulan kitapta, sararan kareler adıyla ilin eski halleri de arşivlerden kitabın sayfalarına konuk edilmiş.
1979 yılında göreve geldikten 27 gün sonra katledilen Batman Belediye Başkanı Edip Solmaz’ın makamda çekilmiş ve sanki sonunu bilen hüzünlü fotoğrafı, 4 Eylül 1993 tarihinde DEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar ile bu partinin yöneticisi Metin Özdemir’in gündüz vakti katledilmesi ve faillerinin hala bulunmaması…!
Tarihlere bakın…! Cinayetlerden birinin üzerinden 36 yıl, diğerinin ise 22 yıl geçmiş.
Sokaklarında milletvekili öldürülmüş bir kentin o dönemki Valisi Zeki Şanal’ın açıklamalarındaki rahatlığı da ayrı bir dikkat çeken unsur.
Kendi sokaklarında milletvekilini dahi koruyamayan bu ülkede, Batman hep en derin acılarla tv ekranlarıyla gazete sayfalarında kendine yer buldu. Gerilla sözcüğüne tahammül etmezken, kontr-gerillasını üreten Türkiye’de, acıların silsilesine bakın. Bugün aynı yerde hala ölümle yan yana duruyoruz. İşte bu nedenle özellikle son günlerde bir çok kişinin anti-depresan, sakinleştirici kullandığını söylemesi, toplumsal infilak yaşanır mı kaygısına sürüklüyor.
Bir ülke 40 yıl acıyla yaşar mı? Sokaklarında 40 yıl ölüm kol gezer mi? 40 yıl insanlarını umursamadan yol alır mı? Ölen ve öldüren taraflar 40 yıl oturun hele bir konuşalım demez mi?
Demiyor…
İnadına demiyor.
Bu inatlaşmanın sonucunda, geldiğimiz yahut gelemediğimiz yere bakın. Bilim insanları, gazetecisi, vekili, doktoru, hakimi, savcısı, polisi, genci, yaşlısı katledilmiş, tüm bunlarda da karanlık güçler-dış mihraklar savunmasına sığınmış bir aciz durum.
Kitap, verilen EMEK açısından o kadar saygın ki, bunu anlamak için aynı işi yapıyor olmak lazım. Batmanlı Gazeteci Arif Arslan’ın yönetimindeki ÇAĞDAŞ’ımızda makaleler yazmıştım bir zamanlar. Ordayken haftada 3 gün yazdığım makaleleri, kendi gazetemde bugün haftada bir dahi yazamıyorum zamansızlıktan.
Arslan, haber yapan, sayfasını düzenleyen, makalesini yazan bir gazeteci. Bunun ne kadar saygın olduğunu aynı işi yaptığınızda anlıyorsunuz.
Bu yılın 15 Martında Ankara’da Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin Yılın Başarılı Gazetecileri Ödülü nedeniyle aynı sahneyi paylaşırken, o yıllarca yan yana koyduğu çok sayıda ödüle bir yenisini eklerken, benim saygım daha da büyüdü kendisine duyduğum.
Ancak bu kitabı ne ara yazdın sorusuna verdiği “Hocam gazete bittikten sonra, bazen binip bir köye gittim, bazen telefonla yurt dışındakilerle görüştüm” açıklaması bu ödüller tesadüf değil dedirtiyor insana.
***
Yıllar önce Nazımiye’deki Cemevinde görev yapan Aleviliğe dair sorduğumuz bir soruya, rahmetle yad edeceğimiz Sabit Dede şu yanıtı vermişti; “Hocam yazılı bir tarihi yok ki Aleviliğin. Sürekli korkuyla yaşamışız. Onun için bilmiyoruz fazla bir şey. Yazılı tarihi olmayan bir milletiz.” Yanıtı vermişti.
Yazılı tarih, aynı zamanda gelecektekilere de kentlerin hikayelerini taşıyor. Bu nedenle Gazeteci Arif Arslan’ın “Yüzyüze Batman Tarihi” kitabı, Tunceli’ye dair birilerinin bunu yapması ne iyi olurdu iç geçirmesiyle okundu tarafımdan.
Ve bu kitap, aslında o kentin tarihi ve sadece orayla ilgili olanların okuyacağı bir kitap olmaktan öte, bu ülkenin geçmişini de özetler nitelikte adeta. Baktığınızda Türkiye Tarihine, hep aynı kaos ve kasvet…
Yukarıda aktardığım iki cinayet dahi, bugün ile bağdaştırdığınızda size de sarsıcı geliyordur muhtemelen. 70’li yıllarda belediye başkanı öldürülen bir ülkede, 2015 yılında hala günde onlarca insanları ölüyor. Başkentinde bombalar patlıyor ve bedenler parçalanıyor…?
Hüsniye KARAKOYUN
husniyekarakoyun@tunceliemek.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder