22 Kasım 2015 Pazar

Okuma Kabızı Bir Toplum

      Bilgi fukarası bir toplum, 3 yıldır izlediği dizideki kahramanların ölümüne şaşırıyor. Sözümona aldığımız tarih eğitimi, tüm diğer eğitimlerimiz gibi nasıl bir çöküntünün sonucu olduğunu gösterir nitelikte.
“Hocam Muhteşem Yüzyıl’ı seyrettiniz mi? Şehzade Mustafa’yı babası boğdurttu. Aslında çok kötü. Madem öldürtecekti niye dışarıda kılıçla veya okla öldürtmedi de gözünün önünde boğdurttu?”
Soruya yanıtı vermek kolayda, soranın Kamu Yönetimi Bölümü mezunu biri olması, 3 yılda sayısız Muhteşem Yüzyıl sahnesi dinlemek zorunda kalınmış olunduğu halde, bu kadar üst perdede eğitim görmüş birinden gelince Muhteşembir cehalet kokuyor.


Yıllar önce Tunceli EMEK’te yayımlanan derlemede “Sağ elimizi yumruk yapıp solun arasından geçirerek selamlama”(http://tunceliemek.com.tr//haberdetay.asp?bolum=5122&uyeid=13 adresinden okuma imkanınız var bu yazıyı) cümlesi içinde geçen yazı sonrasında bindiğim taksinin şoförünün “Hocam yazılarınıza bayılıyorum. Dünkü yazıyı defalarca okudum. Bu cesaret başka kimsede yok.” Sözlerinin ardından “Ama o selamlama kısmını çok denedim sonra buldum, keşke oraya bir fotoğraf koysaydınız” diyen, tamamen safiyane kurulmuş cümlelerine, yürek burkan bir acıyla tebessüm etmekle yetinmiştim.
Yazarlar-çizerler ne bedbahttır muhtemelen bu ülkede. Bir şehre sığdırdıklarımızla bu duygusal travmaya maruz kalınırken, onların 3 yıl izlediği tarihten esinlenen bir dizideki olay kronolojisini bilmediği için Şehzade Mustafa’nın babası tarafından ölüm emrinin verilmesine şaşırması, üstelik bu cümleleri kuranın gelecekte maazallah okuduğu bölümün hatrına, kaymakam sonra silsile yoluyla vali, içişleri bakanı olması mümkünken, düşünmek dahi kasvet verici.
Dizileri dahi dizayn etmeye çalışan duygusal sefalet içinde dolanan bir toplumda insanın bir köşe açıp tarihi yazası geliyor. Ancak google teyzemizin sunduğu nimetten dahi yararlanmazken, EMEK’ten ulaşılır mı sorusuna istatistiki veriyle yanıt bulmak da mümkün değil üstelik.
Osmanlı’nın en parlak dönemi diye nitelendirilen Kanuni Sultan Süleyman zamanını anlatan Muhteşem Yüzyıl dizisi 2011 yılından bu yana yayında. 3 yıl boyunca her hafta ekran karşısına geçip diziyi izleyen, ülkenin başının sataşmasını doğru bulmayan bir izleyici kitlesi, kronolojik sırayla giden, sadece canlandırmalarda biraz eklemeler yaşanması muhtemel dizide, Şehzade Mustafa’nın ölümüne günlerdir üzülüyor. İzlediğinizi merak edip tarih kitabının kapağını hadi açmamanız bir yanada, bari şu sınırsız dünyayı sunan, ayıkladığınızda size çok şey katan sanal dünyadan bir baksaydınız diyesim var.
Osmanlı’da Hanedan kanı akıtılmaz. Tarihçiler Osmanlılar’ın Oğuz Hanın oğlu Günhan’ın soyu olan Kayı boyundan geldiklerini, Orta Asya Türk İmparatorluklarında Kağanlar, çocukları ve hanedan mensuplarının boğularak öldürüldüklerini yazar. Bu gelenek, Osmanlılar zamanında da uygulanır ve taht kavgası sonrası ölüm emri verilen şehzadeler, iple veya yay kirişi ile boğularak öldürülür. Böylece, Soyun kanı kutsal sayıldığı için akıtılmaz, yere dökülmez, içe akıtılır.
İktidar hırsı ve tahtı koruma güdüsüne kurban giden Osmanlı’da sadece Şehzade Mustafa’da değildir üstelik. Osmanlı Devletinde benzer kaygılar nedeniyle 50 şehzade öldürülmüştür ve bu şehzadelerden 20’den fazlası isyan ettikleri, diğerleri ise isyan edebilecekleri varsayımı ile boğdurulmuştur.
***
Tarihin bu sahnesi bu günlere nasıl denk düştü bilinmez. Zira son günlerde Türkiye’nin başı daha önce eleştirdiği bu dizideki sahneye denk günlerden geçiyor.
Yıllar önce okunan bir kitabın önsözündeki “Sen büyüdükçe gerçek düşmanların, sahte dostların olacak” cümlesini yıllar sonra hayatında tecrübe etmiş biriyken, büyüyenlerin giderek yalnızlaşmasını ülkenin tepesine bakarak gözlemlemek de mümkün.
Paralel histeriyle güne başlayıp, dışımızdaki her şeyden muzdarip hayatımızda, ülke meselelerine bulaşmadan, sonraki olası bu dizi sorularına cevabı peşinen vererek yazıyı bitirmek en mantıklısı.
İnsanoğlu ve kızının sınırlı sayıda kelimeler kullandığı, beyninin % 25’ini dahi kullanamadan toprağa düştüğü üzerine çokça cümleler okumuşuzdur. Bilgisayarlı hayata uyarlandığında, bir word belgesi kadar kullanım alanıyla hayattan beynen çoktan göçmüş, bedeniyle sadece var olduğu ispatlı bireylerin,  Zülfü Livaneli’nin “Kardeşimin Hikayesi” romanının kahramanı kurgusallığı arasında dolandığı günümüzde, Muhteşem Yüzyıl’da sonraki yaşanacaklara çokta şaşırıp zaman yemeyin babında, çok üzülen ve hasta olan Kanuni’ye rağmen, Hürrem Sultan daha önce ölecek. İstenmeyen Şehzade görüntüsündeki Selim tahta geçecek. Çünkü Mustafa’dan sonra en gözde olan Şehzade Bayezid de babası Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle 5 oğluyla birlikte boğdurularak öldürtülecek. Bayezid, kardeşi Selim ile girdiği taht mücadelesinde yenildiğinden İran Şahı'na sığınacak. Orada da çocuklarıyla birlikte öldürtülecek.
Tarih dersi formatında ilerleyen yazı kaleme alındığında tarihin günümüzle paralelliğini bir yerinde vurgulamıştım ya hani, tepe noktasını korumanın da zorluğu sizinde dikkatinizi çekti mi?
Sarayda dönen entrikalar, şüpheler, güvensizlik, sırtından hançerlenme…tarih kahramanları değiştiriyor ancak sahne ve dekoru değiştirme konusunda üşengeç anlaşılan.
Tüm bunların arasında, çok zenginlerin ve şaşaalı yaşadığını düşündüklerimizin daha erken öteki tarafa göçmesi sorusu da belki cevabını şimdi bulamayacağımız bir başka soru.
Şimdinin bulaşanın yandığı zamanların arasında 1500’lü yılları ve Kanuni zamanını sorgulayarak bazı sorulara yanıt bulunabilir mi acaba…?...!

   e-mail: husniyekarakoyun@tunceliemek.com.tr

Bizi Tunceli EMEK Gazetesinin facebook sayfası (TunceliEmek), Tunceli EMEK Gazetesi Grubu (Tunceli EMEK Gazetesi) ile Twitter’dan da (@TunceliEMEK) takip edebilirsiniz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder