Seçim yaklaşıyor. Bazı insanlar ve olgular tarihlere mahkumdur. Hatırlanmışlıkları hep aynı dönemlere denk gelir. Tunceli Bedensel Engelliler Derneği Başkan Yardımcısı Orhan Çiçek, 3 Aralıkta hatırlanmayı reddederken, aslında tam da kabuk bağlayana kanatılmışlık istemediğini vurguluyordur belki, kimbilir.
Kadınlara seçimlerde en çok yer veren parti söylemi ve bunu süsleyen CHP devamlı cümlelere itiraz ettiğimde, karşıma çıkan “ama”lar, görünen o ki ahde vefa beklentisinin tezahürü.
Toplumun her alanında varlığınız yadsınmıyorken, aynı iş alanlarını, aynı sorun ve sıkıntıları yüklenirken yüzdeye ihtiyaç duyulmazken, % 30’a razılığa itilmek, neyle açıklanabilir ki?
Haklı gerekçe sunduğunu düşünenler, başka siyasi partilerin kadın temsiliyeti için konan yüzde oranlarını örnek gösterdiğinde haklı hale geliyor, kabul etmek gerek.
***
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından alınan bir kararla her 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak anılır oldu nicedir.
Nasıl bir mutluluk öyle değil mi? Hiç olmazsa bu gün sayesinde şiddet histerisiyle yaşayan erkeksi ve ketremsi çoğunlukta, öldüren, diri diri gömen, vücuda sigara izmariti bastırarak acıyla yakan… erkeklik halleri arasında, kadın mağduriyetinin sayısal verilerini öğreniyoruz günün hatrına.
Sokak ortasında yere çarpa çarpa hamile kadınını tekmelerken kamerayı görüp “Beni rezil ettin. Sen evde göreceksin.” diyen, gördüğü şiddetten sonra bacaklarını kaybeden-hiç olmazsa çocuklarım yanımda olacak diyecek kadar kör kuyulara insanlığı atan bir kadının kendi halini görmezden gelen anneliği, ayrıldığı hostesi öldüren eski koca haberleri…adamlıktan uzak erkek figüründe Acıların Kadını Bergenvari bir erkek yürek sefaletinin de göstergesi adeta.
Doğurduğunu doğru dizayn edemeyen kadın, bedenine atılan bir kesikle ruhunu kan deryasına çevirdiği oğlunun sünnet düğününde gerdan kırarken, yetiştirdiğinden şikayet eder hale nasıl dönüşüyor?
Erkeğin binlerce yıllık yalnızlığının, acıtılmışlığının, kanatılmışlığının dışavurumu sevgisizliğini gidermek için kadın; “Aynanın karşısına geç ve kendi kendine Seni Seviyorum, de” diyerek toplumsal kabul görmemiş bir adama, içine yolculuk yaptırmak istiyor Angel-A filminde.
Sanki bu sahne tüm dünyaya izletilmeyi gerektiriyor gibi. Biraz insanlık, biraz adamlık, bir parça sevgi öğrenilmesi için.
***
Lütufla sunulanı beklemeye alıştırılırken, bazı cümleler çok can acıtıcıdır aslında. Mesela belediyeden bir yöneticinin, yıllar öncesinden: başlayacak, başlamak üzere, başladı, başladık ama tepki alıyor diye uygulayamıyoruz… gel-gitleri arasında engellilere “Bekleyin… İlerde mutlak ama muhakkak bu uygulamayı hayata geçireceğiz. Siz de zaten Tunceli’nin olmayan kaldırımlarından er geç yürüyeceksiniz…(!)” esprisi gömük halde duruyor.
Madem bu kadar özveriyle bekleyen hallerimiz var, kurulan ama kimseye faydası olmayan, bifaydasız Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kapısına testereyle kesik başlarınızı, kol ve bacaklarınızı, kezzap atılıp körleşen gözlerinizi bırakın ve yanında nöbet tutup bekleyin, belki başında kadın olan bu Ba-kanlık size gerçekten bakar ey kadınlar…
Başkalarının gramla verdiğinin karşısında % 30’a razılığınızla, Ankara’da yaşayanların “Daha güzel günler göreceksiniz Ey Dersimliler bekleyin ben geliyorum.” vaadlerini bohçalayıp CHP’nin kapısına kadınlığınızı bırakın.
Bir de artarsa kalanınız, Tunceli Belediyesinin kapısına, yok yok onların gücü yetmiyormuş, siz iyisi mi kaldırımı işgal edenlerin sebze kasalarına, herkesin hakkını gaspeder hallerine tavır niyetine bir parça insanlık asın.
“Kentler bizim yaşayabileceğimiz gibi dizayn edilmedi” diye sitem eden engelliler, ne olur dikkatli bakın lütfen, bu kent herkese bir parça engel yaratmıyor mu sizce de?
Hüsniye KARAKOYUN/Tunceli EMEK Gazetesi
e-mail: husniyekarakoyun@tunceliemek.com.tr
Bizi Tunceli EMEK Gazetesinin facebook sayfaları olan (TunceliEmek veya Tunceli EMEK Gazetesi), Tunceli EMEK Gazetesi Grubu (Tunceli EMEK Gazetesi) ile Twitter’dan da (@TunceliEMEK) takip edebilirsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder