22 Kasım 2015 Pazar

“Ne kadar güzel susuyorsunuz!”

hüsniye karakoyun ne kadar güzel susuyorsunuz
Konuşuyorsa Alevidir…!

İstanbul’da “Doğu’da Kadın ve Gazeteci Olmak” konulu konferansta kürsüden inerken ayakta alkışlanmama bakılırsa, salonda büyük çoğunluğu erkeklerden oluşan topluluk, cümlelerimi beğenmişti. Bunda muhtemeldir ki, erkeği suçlamayan, yaşadığım zorlukları kadınlığıma bağlamayan cümlelerim etkili olmuştu.

Klasik bir tablonun tekrarı gibi elime tutuşturulan herkesin kartvizitiyle tanışıklığa başladığı o günde, sıklıkla “Hocam siyaseti düşünmüyor musun?” cümlesi dillendirildi.


***

Bu ülkede insanların en çok kullandığı cümledir “Zor günlerden geçiyoruz.”

Geçmek fiilinin manası konusunda hayli bilgisizliğin dışavurumu olan bu duruma itiraz da edilmiyor.

Bu ülkede kırk yıldır zor günlerden geçiliyor (!)  Oysa o zor günler hala yaşanıyor.

Gerçekte ise geçmek fiili adından da anlaşılacağı üzre, geçici bir zaman dilimini kapsar.

İnsanlar ölürken, her beden yanıbaşımıza düşüyorken, birileri hala iyi günler geleceğini temenni ediyor.

Bu vekillik muhabbeti son günlerde daha sıklıkla hayatıma girerken, hep aynı soruyu sorar oldum “550 susan vekilden biri olmak ister misin?” diye.

Bu yakıcı soruyu birkaç gün önce Ayten Günhan’ı toprağa verirken beden duvarlarımı yırtarcasına sessizce ama defalarca sorduğumu anımsıyorum.

İnsanlar ölüyor. Bedenleri parçalanıyor. Bombalarla, mermilerle insanlığımız yarılırcasına yüreğimize ölümü gömüp giderken, ortalıkta nedense hayli kan sevici var.

Herkes kendi mecrasını alkışlarken, ölenler, ailelerinin çığlığı çaresizlikle bohçalanıp sevdikleriyle gömülüyor.

7 Haziranda belki bu ülkede bir daha kan akmasın, o zor günler geride kalsın diye sandık başına gidilmişti. Bu nedenle biri Kürtlük diğeri Türklük üzerine kendisini inşa eden HDP ile MHP’ye aynı oranda milletin meclisinde koltuk verilmişti.

Halkların Demokratik Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin 80’lik sandalyeleri sanki bir mesajın da gizli şifreleriydi.

1 Kasımdaki keyfiliğin ürünü bir seçime doğru yol alırken; karamsarca, umutsuzca, çaresizce, bedbaht ve mutsuzca, bu soruya keşke birileri yanıt bulsa; “Bir Pazar keyfini bölerek, 550 susan vekil için mi o sandıklara gittik?”

Ve vekillere de seslenmek gerek: Bu kadar çatışma, ölüm, patlayan bombalar, Cizre’de evlerine kapatılmış halk ve Tunceli’de her gece yaşanan çatışmalarda insanımızın çaresizliği karşısında “Ne kadar güzel susuyorsunuz?”

Bu kadar can ve akan kanı sırf yeniden aday gösterilmezsem kaygısına yenik düşerek görmezden gelen bir topluluk seçtik muhtemelen.

Seçime bu manzarayla gittiğimize göre, bize düşen bu suskunluğu doğru okumak. Vekalet verdiklerimiz bizi temsil edemiyorsa, vekile ne gerek var öyle değil mi, aslı yeter.

Milletin kendisisiniz, vekil seçmeyin madem.

Her seçim öncesi başka diyarlarda yaşayıp bir anda Dersim havarisi, ezilmişliğimiz, bizi uçurup ta Irak’lara götürüp ihya edecek, mezar-kazma, ilk kez böyle vekil göreceğimiz muhabbetleriyle kendisini sunanlar da bize özgü.

Oyu; yemek, çay, kahve ve günü kurtarma maksatlı küçük hesaba yatırırsanız, hüznünüzü acıyla ve ilerleyen zamanda sadece anlık öfke nöbetlerinizi bastıran küfürlerinizle geçiştirirsiniz.

Dersim’in her daim oyuna değil, sorununa da talipli arayın.

Bunu gözyaşlarınızı kolunuza silmemek için yapın.

Hüsniye KARAKOYUN/Tunceli EMEK Gazetesi

husniyekarakoyun@tunceliemek.com.tr

Bizi Tunceli EMEK Gazetesinin facebook sayfaları olan (TunceliEmek veya Tunceli EMEK Gazetesi), Tunceli EMEK Gazetesi Grubu (Tunceli EMEK Gazetesi) ile Twitter’dan da (@TunceliEMEK) takip edebilirsiniz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder