22 Kasım 2015 Pazar

Bağır HERKES DUYSUN!

Haklı Kadın Platformu’nun İstanbul’da kadın adaylara destek amaçlı düzenlediği toplantıya kadın gazete sahibi olarak davetliyim. Salonu dolduran sayıları binleri bulan kadının arasına serpiştirilmiş birkaç erkekle harmanlanmış TEK SES buluşmasında, erkek moderatörün salondaki bir-iki kadının sitemine, yüzlerce kadının aynı anda “SİZİ SEVİYORUZ” bağrışmalarını görmezden gelen halini, tüm iyi şeyleri reddeden bünyemizin,  nadir olumsuzluklara şartlanmasına örnek olarak hafızaya düşerken, orada tanık olduklarımı hayatla harmanladım…



***
Öğretmenlik istifası sonrasında başladığım makale yazmalarında, bazen beni sanki yazarsam düzelecek şartlanmışlığıyla “Niye yazmıyorsun” diyerek toplumsal ağırlığa sevk etmeye çalışanlar oluyor.

Oysa geçip geldiğim güzergahta, bir toplumu sırtlamaya çalışırken, genelde kendini ihmal etmiş tüm dramatik insan öykülerinin kahramanı formatındayım.  “Özgürlük Yazarları filmini izle hocam. Oradaki kadın öğretmen tıpkı size benziyor. İzleyince sizi hatırladım ve ağladım.” demişti ilkokul sıralarında yaşamını şekillendirdiğim kendisi de şimdi ilkokul öğretmeni olan kocaman yürekler topluluğunun sözcüsü Memo Can. Okuttuğum hiç kimseye öğrencim demiyorum, zira onlar da çocuk yüreğiyle bana çok şey öğretti.

Öğrenme bir süreçti, herkes kendinden bir şeyler katarak, öylece yol aldık yani.

Bu yazmalara diretmenin son günlere denk gelen sıklığında en çok istenen hatırı sayılır konu: Geç evlenmeler, çabuk boşanmalar.

Ben akıl verecekmişim, çabuk evlenin, bulduğunuzla yetinin telkiniyle (?)

Kimlerden medet bekliyoruz böyle…?

Bu konuda nasıl ahkam keserim ki dediğimde, yazılarımın çok dizaynkar tarafı olduğu iddiasıyla etrafımı saran bir kısmı uzun metrajlı bir kısmı evliliklerini kadın-erkek eşitliği hikayesinde iktidar savaşına feda etmiş topluluğa anlatamıyorum derdimi.

Sahip olduklarınıza tutkuyla bağlanıp EMEK’le taçlandırmıyorsanız, öğretmediyse ebeveynleriniz size ortak paydada buluşmayı, en kötüyü söyleyenin en karlı olmayacağını damıtmadıysanız şu hayattan, benim yazdıklarım açar mı gönül gözünüzü?

Eşitliği ben hiç sevmedim mesela. Sanki tüm iyi şeyleri, bu çerçevesini belirleyemeden sunduğumuz, adına da devrim dediğimiz kavrama feda ettik.

Doğrusu bu nedenle yaşamımda ne erkekle bir iktidar savaşına girdim, nede başarımın önündeki engel olarak erkeği gördüm. İstanbul’da binlerce kadının sözde kadın dayanışmasıyla bulunduğu mekanda bir ara ayağa kalkarken, yanımdaki bir avukat kadınla dakikalar öncesindeki tanışmışlığımızdan esinlenerek fiziğime dair övgü cümleleri ve “Tunceli gibi bir yerde spor mu yapıyorsunuz?” sorusu üzerine “Ah şu kadınlar” diyesim geldi de, nezaketen gülümsemeyle törpüledim. Bir Batıdan bakanların biz Doğululara sporu dahi çok gören sevimsizliği vardı cümlede, bir de belki ince bir kadın sızısı. O nedenle ben bu kadın dayanışması hikayelerinde dinleyici olduğum her mekandan ümitvar ayrılmıyorum. Sürekli erkeğe saldırarak, onu kendisinin doldurduğu binlerce kişilik salona almadan başarı bekleme çabasının başarı getireceğine de temkinli yaklaşıyorum.

İşte bu nedenle; ne başarı öykülerinizi oluştururken, nede mutlu birliktelikler kurma çabanızda hoyrat bir doğanın orta yerine bağdaş kurarsanız,  geçip gider tüm iyi şeyler yanıbaşınızdan. Teslim olmuşsunuzdur çünkü, küçük dünyanın dar düşünen yapısına. Biri vursun istersiniz ensenize. Bak diyen biri…Gösterdiği yerde daha önce gözlerinizi kapattığınız, yüreğinizin size kızgınlıklar biriktirdiğini gördüğünüz…

EMEk vermediyseniz, içinizde bir hesaplaşmaya gitmediyseniz, tüm sözcükleriniz suçlamaya, kırıp-dökmelere şartlanmışsa, kurtarmaz sizi öyle üç beş cümle. Yine de işe yarar temennisiyle, kadının-çocuğun uğradığı cinsel istismar, taciz-tecavüz ve ensest sapkınlık mağdurluğu için kullanılan “Bağır Herkes Duysun”  cümlesini, ben derim ki sevgiye dair kullanın. Varsa yanıbaşınızda sevdikleriniz yahut çok önceleri sevdiniz, yanınıza alınca sevgi ketumuna dönüştüyseniz, sevdiğinizi söyleyin, göreceksiniz size de iyi gelecek.

Öyle kısık sesle, kaçak göçek değil, “BAĞIRIN HERKES DUYSUN”

Bir de duymak gerek, duyan kısım kapalıysa, sesin sızması da imkansız gibi. Tıpkı birkaç eleştiri sayılmayacak cümlenin arkasından yükselen “Sizi seviyoruz” diyen yüzlerce kadını duymayan erkek moderatörün halinde şekillenen iyi şeyleri görmeyişi gibi.


                                                  Hüsniye KARAKOYUN
                                      husniyekarakoyun@tunceliemek.com.tr


Bizi Tunceli EMEK Gazetesinin facebook sayfaları olan (TunceliEmek veya Tunceli EMEK Gazetesi), Tunceli EMEK Gazetesi Grubu (Tunceli EMEK Gazetesi) ile Twitter’dan da (@TunceliEMEK) takip edebilirsiniz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder