
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 2015 yılının ilk 10 ayında 70 kadının öldüğünü açıklamış.
Bunlar kayıtlara geçen hemcinslerimizin ölüleri, öldürüp gizli saklı gömülenleri kim bilebilir ki…!
Toplumsal cinnet halinde, durmadan erkekler kadınları tekmeleyip saçından tutup yerlerde sürüklerken, ölüm, yakma, başını testereyle kesme hali arasında nedense mağdur hep kadın, zalim ise erkek oluyor.
Bu erkekleri doğuran, dünyanın merkezine koyan, erkeklik bilincini tüm hücrelerine zerk ederken kadının hep mağdureye oynaması, rolü gereği yılda birkaç kez hatırlanmayı da sağlıyor. Kadınlar günü, anneler günü gibi…
Şiddeti defetmeyi kutlanacak güne dönüştürme çabasında, çokta fazla zamana gerek görülmeyecektir emin olun. Yıllar sonra şiddeti önleme gününü dahi bir hediyeyle barışma gününe devşirmek hiçte yadsınacak olasılık değil hani…?
Namus kavramıyla kızını öldürten anne, gelinini dövdürerek iç yağını eritme sevdalısı kaynana, adını or..puya çıkardıkça kendi or..puluğunu kapatan komşu hallerinde masumiyet karinesine hep çentik atan kadını mı suçlamalı bu durumda, ruh hali bozuk erkekleri ortalık yere bırakan kadını mı? Her yol ona çıkıyor. Gerdan kırılarak yapılan sünnet törenlerinde, küçük bir kesi ile kan deryasına dönen ülke, kadının yarattığı şiddet sarmalında, erkeklerin adaletiyle korunacağı sanısıyla ne çok şeyi perdeliyor.
Sapık bir kurum müdürünün geceyarısı telefonunu aklayan bir savcının mazereti, bir kere olmuş, tekrarı olmamış olursa, ortalık or..pu erkeklerle dolmaz da ne olur…?
Aynı savcıya, tecavüz de bir kez oluyor, korkunun yarattığı travmalar sonrasında psikopatlıklar, hastalıklar, çekilen tetikle toprağa düşen bedenler, mahvolan hayatlar, ölüm de bazen tek bir defanın sonucunda oluyor demek gerekiyor.
Acaba bu ülkenin veya Tunceli’deki savcı ile haklerin suçluyu cezalandırması için kaç tekerrüre ihtiyaç var diye sorası geliyor insanın. Yahut kendilerini bir gece ansızın arayan bir ruh hastasını aynı hoyratlıkla salıverirler miydi, bir kereden bir şey olmaz diyerek.
Adalet duygusunu narin elleriyle (!) en keskin cinayetlerle gömen Türkiye, adaleti yokken dağıtabileceği inancını yaymaya çalışıyor, herkesi bir parça salak yerine koyarak.
Öldürüp sonra şaşıran hallerinde, gözümün önüne tanımadığımız ancak uğrunda yargılandığımız Dilber Erkmen’in polis bandının girilmez yazısının ardındaki cinayeti geliyor.
32’sinde genç bir kadında ben de şaşırarak haykırıyoruz Tunceli’deki hakim ve savcılara: ÖLÜM ZATEN BİR KERE OLUR Kİ…!
Belki Tunceli’nin o dönem savcısı da Dilber Erkmen bir kez öldü diye katil zanlısını aramak yerine, delil ortaya koyan Tunceli EMEK Gazetesini yargıladı.
Öyle ya, Erkmen sadece bir kere ölmüştü. Oysa Tunceli’deki savcıların, hakimlerin araştırması için birkaç kez tekrarlı aynı suçun işlenmesi gerekiyordu.
Dirilmediyse kabahat kendinin.
O nedenle katili hala ortada yok. Üstelik onca çabayla ortaya karışık bir katil zanlısı bulup buluşturulmuşken.
Şimdi tek defa dolandırıldıysanız, tek defa dövüldüyseniz, tek defa yerlerde sürüklendiyseniz, tek defa tecavüze, tacize uğradıysanız, tek defa öldüyseniz bunu cezalandırmayan bir erkek ülkenin erkek savcılarıyla hakimleri, giydiği cübbeyle erk’ekleşen kadın hukukçuları arasında, adaletin kadını korumayacağı kesinken, kadının da doğurduğunu doğru dizayn edemediği için ortalık yere bıraktığı istatistiklerde kendine hayli hatırı sayılır yer kaplayacak psikopattan kim koruyacak ki kadını…?
Bugün kadınlar yine sokağa çıkacak ve bağıracak. Aralarına karışan erkeklerin verdiği ses dayanışmasıyla… “Kadına yönelik şiddet son bulsun” benzeri şeyler diyecekler. Devleti, hükümetleri eleştirecekler…Onlar rahatlamış ve görevini yapmış olmanın huzuruyla evlerine çekilirken, 17 Mart 2011 tarihinde Tunceli merkezdeki Alibaba Mahallesindeki evinin odunluğunda boğularak katledilen 32 yaşındaki Dilber Erkmen bağırarak, “Tunceli’de görev yapan hakimler ve savcılar, siz hiç öldünüz mü? Sapıkları, dolandırıcıları bir kere yapınca affettiğiniz için dağıtamadığınız adaletten ötürü bakın beni öldüreni bulamıyorsunuz. Şimdi arasanız da delil bulamazsınız.” diyecek.
Mutlaka, geçmişte Erkmen’in katili bulunmadan evlerine girmeyeceğini söyleyen avukatlar ve hemcinsi çok sayıda kadına da, bugün Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde “Bağırmayın fazla, gürültü kirliliği yapıyorsunuz” diye haykıracak.
Hüsniye KARAKOYUN/Tunceli EMEK Gazetesi
husniyekarakoyun@tunceliemek.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder