Ne zaman bir makam ziyareti gerçekleştirsem, öncesinde kapıda karşılayanın tavrına odaklanırım çoğunlukla, bir de içeri girdiğimdeki makamın camlarındaki perdelerin durumuna…ikisi de sanki az sonra iletişim kuracağımız kişinin nasıl bir duygu dünyasıyla, beceri, beceriksizlik, boşluk ve hoşluğunun, dışarıya kendini kapatmışlıkla dışa dönüklüğünün göstergesi.
Yanılma payım mutlak vardır hatırlanmasa da, ancak çoğunlukla o ilk kısa kare, sonrasında içerdekinin yansıması olarak hep kendini teyit etti.
Ağır ve bazen ilçedeki mülki ile siyasi yöneticinin görev süresine denk perdenin kirleriyle insan artık ne konuşsa o saatten sonra kifayetsiz dediğim anların çokluğu vardır hatıra yolculuklarımda. Basını gördüğünde “burjuva basını bizi ve çalışmalarımızı görmüyor ve yazmıyor. Bizler sol-sosyalist-devrimci bir yerel yönetim anlayışıyla çok çalıştık. Aslında bu dönem girmeyecektim seçime ama halk artık kendi akrabalarını dahi seçmedi, zorla benim seçime girmemi istedi…”diye başlayan cümleler, camındaki perdenin kirinin yanında gerçekliğini kaybediyor da bir komedi filmindeki repliğe dönüşüyor.
Bu nedenle gittiğimiz bir ilçede on yıl öncesindeki görüntüden daha vasat halde bulduğumuz durumu, belediye başkanının “çalışmalarımızı basın haberleştirmiyor” cümleleri sonrasında çalışma diye sunduğu, atıl-izbe, içinin otları ayıklanmamış sadece tabelasında KÖYLÜ PAZARI yazan yerlerin önünde biraz tebessüm adına fotoğraf mı çektirsek diyoruz.
Gerçekten yazılmalı. Bu kadar beceriksizlik, halkın kendi kendine ettiği bu ihanet yazılmalı.
Yazmayan basın utansın…!
Yerel basın yerellikten nasibini alsaydı şayet, bu kentin içi-dışı, ilçesi, beldesi, köyleri bu kadar beceriksiz yöneticilerle bir arpa boyu yol almaz vaziyette olur muydu?
Bu kadar kırılganlığın, Tunceli EMEK Gazetesinin zaman zaman dokunduğunda gösterilen küsme refleksinin, gerçekte faili ve sorumlusu olarak yine basın kendini sorgulamalı.
İlçelerde kaymakamların kimileri gönülden ve yönettiği yerlerden uğurlanmak istenmezken, kimileri daha oradayken gitsin beklentisiyle güne uyanılıyor.
Hozatlı olmaktan kaynaklı aile ziyaretleri sırasında en çok bu ilçenin kaymakamlarıyla belediye başkanlarının çalışmaları ve çalışmamazlıklarına şahit oluyoruz.
Şimdiki kaymakamını sembolik uğurlarken, “Yerine atanan kişiyi araştırdık çok iyi biriymiş” söylemi, gidenin gerçekte kabul görmediğinin göstergesi aslında.
Bir ilçeyle barışmamış, bütünleşmemiş insanlara kentlerin teslimi, Ankara’dan hükmedilen bu ülkenin doğusunun neden ülkesiyle barışmadığının
cevabı olabilir(?)
Bir anasınıfı öğretmenini, sırf eşiyle konuşmasını beğenmedi diye süren ilçenin mülki amiri, o öğretmene gözdağı niyetine 3-5 yaş aralığındaki çocukların olduğu aynı anasınıfını silahlı korumalarla ziyaret ederse (!) bu üslupla yönettiği ilçelinin yürek mezarlığında kendine bir yer edinir muhakkak. Ancak o yüreklerde ondan önce saygıyla, hep sevgiyle yad edilenlerin yanında bu iç burkucu durumun mutlak sorumlusuda yine kendisidir.
Benzer bir ilçe daha var. Kaymakamı, vatandaşın kendi gönül mezarlığına defnettiği.
Kapısında dakikalarca bekletilen insan hikayeleri aktarılırdı geçmişte bize. Randevulu davet sonrasında, beklettikçe büyüklüğünü test eden duruma, ön büroda çektiğimiz restin terkiyle tanışmıştık sonrasında kendisiyle. Korumasının koşarak sizi bekliyor cümleleri sonrasında girdiğimiz o makamda ilk dikkatimi çeken şey, ışık huzmesinin içeri sızmasına dahi müsaade edilmeyen camlardaki perdelerdi.
Hükümet Konağı…
Konak halkın ortak kullanım alanına bakıyordu. Oysa mülki amir o mecrayı görmek istemediğinin göstergesi haliyle perdelerin arasındaki boşlukları altındakinin dolu kısmıyla doldurmuştu.
İşte bu nedenle halkın silüet olarak dahi perdeden sızamadığı o konakta, hükümet varmış neye yarardı (?)
Çıkarken iki soru vardı aklımda:
· Kendi deyimiyle hasbelkader geldiği bu makamda, vasat bir öğrencilik geçmişine rağmen, bari doğanın kendisine bu jestine minnet duygusu hiç mi duymaz?
· İkincisi ise, soruya yanıt dahi beklemeden kasvete dönüşen büyük ihtimalle; bugün merkezi bin kusur, çoğunu kendisinin de tanımadığı köyleriyle 3.000-4.000 arası nüfusta bu kadar gençken kendini ve yüreğini dışarıya kapatmış biri, gelecekte hükümetin daha ileri bir konağında halka sevgi sunup bunun hasılatını toplayabilir miydi?
Bir dipnotta sunayım: Yakın zamanda başka ilçelere yolculuklarımızdan zihnimize düşenleri de okuyacaksınız bu sütunlarda. Kah ilçelerinde veya köylerde takdirle anılan kah kendine dar kaymakam ile belediye başkanlarını. EMEK’imizle yollarda olmaya devam edeceğiz yani.
Bizi Tunceli EMEK Gazetesinin facebook sayfası (TunceliEmek), Tunceli EMEK Gazetesi Grubu (Tunceli EMEK Gazetesi) ile Twitter’dan da (@TunceliEMEK) takip edebilirsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder