Çok karşı çıkılır özel günlere. Biraz baştan savmacılıksa niyet, "Her gün insan değer vermeli sevdiklerine…" diye açıklar kişi devamındaki haklılığa dair cümlelerini. Oysa gerçekte öyle değildir. Hayata tutunma, geçim-seçim kavgasında bir şeyler atlanır. Belki biraz zoraki, belki istekli bu günler hatrına alınır hediyeler ve gerçekleştirilir kimi ziyaretler.
Yarın Sevgililer Günü. 14 Şubatın soğuğunu ısıtmak niyetine, bu günde iç geçirmelere, mutsuzluklar karışıyor. Çoğunluk, avuntulu cümlelere hüznünü yükler aslında. Öyle bellidir ki yaşadığı yalnızlık, özlediği, düşlediği öyküler anlatır çoğunlukla… “Beni aslında çok isteyen oldu! Elimi sallasam ellisi! Kaçan kovalanır…”
Sanki her cümle bir acıyı resmeder gibi…bu nedenle 50 küsur yaşlarında hala bekar bir kadının yakın zamanda bir sohbet sırasında kurduğu cümlelerine “Kaçarken ara ara arkaya da bakmak lazım. Gelen var mı diye. Üstelik yaş itibariyle çok koşmak kalbede zarar?” demişliğim olmuştur.
***
Herkesin yemek-içmek kadar muhtaç olduğu aşk, aslında sanki iki kişilik hayali bir kurgu. Bulduğunuzda, kısa mutluluğa hayal kırıklıkları döşenen. En geç evlenen, en çabuk boşanan il diye bir tespitte bulunmuştu TÜİK Tuncelililere dair sözümona bir istatistiki veride.
Aşk hep soldan vurur insanı. Oysa bizim sol yanımız otuz küsur yıldır kanıyor. Oraya kimseyi alamayışımız bundan. Zaten tahammülü de öğreten yok ki bize…ebeveynlerimiz dağ ile devlet arasında sıkışmışlığımızda her iki tarafında incinmişliğinde bizden elini eteğini çekti belki.
Kimbilir… Belki bundandır aşka mecalsiz oluşumuz…diye cümleler kurarsam, başka diyarlardaki yalnızlara, aşk dilencisi milyonlara ayıp etmiş olurum.
Bu kadar yalnız erkek, bu kadar çok yalnız ve bekar kadının arasında hala her iki cinsin sosyal medya üzerinden büyük alana yayılmış yalnızlığı, aşksızlığa hüznünden nasıl bir çıkarsamada bulunmak gerekir ki?
14 Şubata uyanmadan, öncesinde yumruk büyüklüğünce bir ağrı saplandıysa sol yanınıza, buruldunuz ve üzgünseniz yapacak bir şey yok. Ya biraz cesur olup beceriksizliği(m)nizi kabulleneceksiniz, ki bu aynı zamanda “acımadı ki” diyebilmenizi de sağlayacak, yada…
Yada’nın sonrası yok…
Bu gazete, yani EMEK’imiz 12. Yaşını kutlayacak 18 Şubatta. Tıpkı aşk gibi zor, tıpkı aşk kadar sancılı zamanlardan geldi…Dinginliği yaşıyor bu aralar.
O güne dair söyleyeceklerim de olacak elbet. Bir de konuğumuz olursanız o gün, size sunacak bir karanfilimiz ve tüm kilo kontrolüne resti çekerek yaş pasta eşliğinde ikramlarımız olacak.
Diyeceğim o ki, 14 Şubatta yalnızsanız, boşverin. Bu saatten sonra yapacak bir şey yok. Alın başınızı avuçlarınızın arasına, bağdaş kurun yere, derin derin nefes egzersizleri yapın, sabaha bir şey kalmaz.
Hüsniye KARAKOYUN/Tunceli EMEK Gazetesi
husniyekarakoyun@tunceliemek.com.tr
Gücünü Cesaretinden Alan Gazete
Bizi Tunceli EMEK Gazetesinin facebook sayfaları olan (TunceliEmek veya Tunceli EMEK Gazetesi), Tunceli EMEK Gazetesi Grubu (Tunceli EMEK Gazetesi) ile Twitter’dan da (@TunceliEMEK) takip edebilirsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder