1 Mayıs 2017 Pazartesi

 “Mor Tabutlar”a Bindirilmiş “Nare Kadın”lar 
Öykülerimiz, belki daha dünyaya geldiğimiz anda bizim dışımızda kurgulanıyor ve biz dayatılanı yaşıyoruzdur; kimbilir.

Kundağımızdaki pembe renk, elimize tutuşturulan pembe giysili bebeklerle birleşiyor, sonrasında pembe ağırlıklı gençlik, mor giysilerle sürüp gidiyor hayatımızda.
Kız çocuğunu pembe gibi yumuşak, sakin bir renkle çerçeveleyerek büyüten bu dünyanın, sonumuzu neden morlaştırdığını belki hiçbir zaman çözemeyeceğiz; Kimbilir…!
Tıpkı, erkeğin ta hayatın başında tanışmasına vesile olunan o travmatik; silahlı, arabalı, tanklı-tüfekli-askeri üniformalı giysileriyle ona nasıl bir kötülük ettiğimizi göremeyen bir körlükle…
Kadın hakkı, özgürlük-eşitlik cümleleriyle uyandırdığımızı sandığımız hemcinslerimizin, bazen gencecik yaşında toprağa düşmesinin nedeni mi oluyoruz sorusu üzerinde düşünülmezse, kesik genç kadın başlarının gitar kutusunda taşınmasının, bindiği minibüste önce katledilerek sonra yakılmasının bir parça sorumlusu da olur muyuz? Kimbilir…!
Doğarken dayatılanın, ayrıştırılmanın, renklerle başlayan, mutfak-ütü-çoluk-çocuk bakımıyla şekillendirilen hayatımızı sonra neden eşitlemeye çalıştığımızı anlayabilmeyi umuyorum.
Bedenimiz, fiziksel özelliklerimiz, huyumuz-suyumuz, giydiğimiz, rengimiz, gücümüz farklıyken, herkes gibi olma çabası hem gereksiz hem de yorucu değil mi sizce de?
***
Bahar Kızıl ve Caner Temiz. Bu iki genç yazar, Tunceli Hozatlı. İkisinin de ilk kitapları yayınlandı. Muhtemeldir ki ikisi de aslında birbirini tanımıyor.
Oysa kitapları bir birini tamamlar türden.
İki farklı insanın birbirinden habersiz, adeta yarım kalanı tamamlayan bu kitapları aldığınızda günlerce okumuyorsunuz.
Okumaya hevesiniz varsa, soluksuz ve hemen okunan türden çünkü. Her iki kitaptan okuduklarınızdaki içinizi burkan hüzün, Türkiye ve Dünya gerçeğiyle harmanlanıp Tunceli’ninkiyle karışıyor. Bu yarı ketremsi tatla, okuduklarınızın yansımalarının hayatınıza da etkilerinin izdüşümlerini yaşıyorsunuz.
Çünkü; Bahar Kızıl “Nare Kadın”da genç bir kadının dağın yamacındaki çetin kış koşullarının aylarca hüküm sürdüğü küçük köyde yaşam mücadelesinin ağırlığını köylü kadınların güzelliğine olan hasediyle nasıl daha da ağırlaştırdığını aktarırken, Caner Temiz, kısa kısa ama her sayfada onlarca dakika üzerinde düşünmeye sevk eden satırarasında geçiştirilen mor tabutlarda taşınan kadın bedenlerini seriyor önünüze…Belki yazılan bu cümleler, gelecekte başka ölümleri durdurur diye…
Bu iki genç yazar, halk deyimiyle bir solukta okunan “Mor Tabutlar” ve “Nare Kadın” ile hem kadınsal yaşamımıza hem de ruh dünyamıza dokunmak istedi belki; Kimbilir…!
Ancak yanıtını belki asla bilemeyeceğimiz, “kimbilir”lere yükleyip bizi hep sızlatan bir soru var ki, sorarken dahi burulduğumuz, o da; “Kadına hakkını öğretmek mi, erkeği kadın hakkına saygıyı öğreterek yetiştirmek mi hemcinslerimize katkı sunar” sorusudur.
Gerçekte hangisi daha etkin çözüm olur acaba; “Mor Tabutlar”da “Nare Kadın”ların taşınmasının önüne geçmekte.
Hüsniye KARAKOYUN
Tunceli EMEK Gazetesi
husniyekarakoyun@tunceliemek.com.tr
Gazetemizi www.tunceliemek.com.tr adresi ile
Facebookta: Tunceli EMEK Gazetesi
Twitter'da: @TunceliEMEK
sayfalarından takip edebilirsiniz.
www.tunceliemeke.com.tr adresini ziyaretlerinizde reklamları "TIK"lamayı UNUTMA!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder