Biz kimiz?
Hüsniye KARAKOYUN |
Aldığımız kültür
ve yaşadıklarımız; bazılarımızı cengaver, bazılarımızı içine kapanık hale
getirir. Tunceli Belediye Başkan Yardımcısı Sayın Sami Doğan ile bir söyleşi
gerçekleştiriyoruz. Anlatımlar çok keyifli. Benim gibi estetik merakı olan,
gittiği bir şehir yahut ülkede mağazaların vitrinleri yerine tarihi mekanları,
estetikle harmanlanmış binaları, köprüleri inceleyen biri için “Yaradanın
hayata en büyük armağanı” diye nitelendirdiğim Tunceli, ne yazık ki geçmişten
günümüze hem seçilen yerel yöneticiler hem atanan mülki amirlerden hak ettiği
hizmetleri alamadı.
Seçenler de neyi niye seçtiğini
sorgulamayınca, seçim zamanlarında kimse vaatlerde bulunmaya gerek görmedi.
Elimizi tutanlar Düzgün Baba hatrına oy istedi. Verdik oyu niyaz niyetine, olan
bu kentte yaşayan bize oldu.
Geçtiğimiz yıl Tunceli’ye vali olarak
atanan Sayın Tuncay Sonel ile başlayan çeşitli çalışmalar var. Yeraltı
çarşısına girmek neredeyse mümkün değildi çünkü tavanı akıyordu ve buradaki
esnaf kovalarla suları boşaltıyordu.
Yine defalarca yazmış ve bir koordinasyon
toplantısında Karayolları 8. Bölge Müdürüne de sitemimizi yöneltmiştik; orta
refüjleri yeşillendirin diye. Aslında kent estetiğinin yaratıcısı yerel
yönetimlerdir. 2 kilometrelik orta refüjler, ortada kaldı diye manşet atmak
zorunda kaldık. Oysa biz belediyeye, verin gazete olarak peyzaj mimarlarıyla
tasarlayıp çiçek ekelim, sizde sulamasını yapın demiştik. Tek isteğimiz vardı,
yolun başına ve sonuna “Bu alan Tunceli EMEK Gazetesi tarafından
düzenlenmiştir” diye yazmak. İneklerden koruyamayız, diğerleri tepki
gösterebilir demişlerdi. Oysa çalıştığınızda herkesten kabul görmeyi beklemek,
ilerlemenizi de engeller. Tarih cesurları, aykırıları, günün rutininin içinden
sıyrılıp farklı söylemler geliştirenleri kaydediyor. Galileo, Einstein,
Mandela, Kadın Filozof Krotonlu Theano’nın adının bugün hala biliniyor
olması, o günkü aykırılıkları değil mi?
Herkes gibi olmak, tepkileri göze alamamak
sıradanlığın göstergesi.
İşte bu aykırılıkta yöneticiler düşüm
vardı hep benim. Bir parça aykırı, delişmen, kendi doğruları olan ve bunu
başkalarının düşüncelerini de dinleyerek harmanlayıp ilerleyen yöneticilerin
ancak kenti değiştirip dönüştüreceğine inandım hep. Bir kesimi çevresine alan
yöneticiler ne yazık ki halktan kopup kendi içlerine yöneliyor. Sonrası
sevimsizleşmek ve kayboluş.
Bugün için belediyenin kayyum olarak bu
kadar şeyi yapması çok keyifli olsa da, burukluğumuz da büyük kendi namıma. Ben
kayyumun değil, bu kentin seçtiklerinin çiçek, böcek, barınak, köprü,
ışıklandırma yaptığı zamanlar olsun isterdim.
Bugün Tunceli Valisi Tuncay Sonel’in
uyguladığı bazı projelerini bu ülkenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aldı
uygulamaya başladı. Hatırlarsınız Tunceli’deki bir grup muhtarı Sonel
yurtdışına göndermişti.
Başlatılan bu ilklerden hareketle, Tunceli
Valisi’nin aykırılıkları, yürüdüğü yoldaki kararlılığını cemevleri için
göstermesini istiyoruz. Yanına aldığı Urfalı Sami Doğan’ın Tuncelililere ve
kente hizmetteki anlatımlarından anladığımız heveskarlığını, bu alana da yaymaları
beklentimiz var.
Babamı kaybettiğim zaman
cemevlerinin bu kent için önemini kavradığımı itiraf etmeliyim. Eskiden
insanlar öldüğü gün gömülürdü, ceset kokar ve ya yaz sıcağında çürür diye.
Şimdi cemevleri bu soruna neşter vurdu. Oysa sorunları var, beklentileri ise
sınırlı. Düzenli bir kişinin istihdam edilmesi. Elektrik, ısınma gibi temel
ihtiyaçları için yıllık kendilerine bir bütçe ayrılması. Her ihtiyaçları için
gidip birilerinin karşısında eğilmek sevimsiz çünkü. Bugün cemevlerinin
tamamının yöneticileri buna mahkum edilmiş durumda.
Bazı sorular vardır, can acıtır. Yanıtını
almak istemezsiniz diye sormak da istemezsiniz. Üvey evlat muamelesi
gördüğünüzü düşündüğünüzde, kimeyse bu düşünce yöneltilmişliği,
duygularınızdaki mesafe genişler. Makas açıldıkça, öfkelenir, hırslanırsınız ve
diliniz bozulur. Bu duygusal bozulmuşluk beden dilinize de yansır.
Her ay vergi ödüyoruz. İlçe müftülerinin
dahi makam arabası ve kendilerine şoför tahsis edildiği bir ülkede, “Hepimiz
kardeşiz” türküsü söylememiz isteniyor.
Eşit kardeşlik istiyoruz, üvey kardeşlerin
ruh hali hepimizce malum.
O halde şimdi çözüm vakti. Ağlamaktan,
gerilmekten, sorun aktarıp sesimizin beden duvarımıza çarpıp geri dönmesinden
yorulduk. Artık birbirimizi yormayalım olur mu?